Verse 1:
Varabildiğin yere kadar var, var, var...
Akar sular dönmez geri tıpkı gençliğim gibi, bebekti ceninin ergeni, bir erdi büyümüş meyvesi.
Sakal-bıyıkla geride kaldı Yunus'un hamlık evresi, sivilce-akne katledildi soldu yüzümün güneşi.
Ve çivisi düşmüş tablolarda bir resimdi kendisi, kükreyen şu gökyüzünde kuşun kilitli kafesi.
Tersi döndü güvenin ansızın belirdi dostun hilesi, fincan kahve içtim kursağımda kaldı telvesi.
Kırıştır yalan kahpesi, baştan akıl alır ya cilvesi.
Yıkar geçer bir dostun düşmancasına hamlesi.
İki boy aşmış ihanetin ki kat'i yok bahanesi, hayrından umutsuzum getirme bari şerrini.
Ve hepsi aynı yolda yolcu onca bedenin kellesi, meydan önüne dizilecek ve alınacak ifadesi.
Dualar olmasaydı kim kovardı kalleş iblisi? Kalbim ak da pak da desen yüzünden yansır pisliğin.
Nakarat:
Altın harflerle yaz mahlasımı. Halvetim kasvet, kem gözlere şiş!...
Cadü ya herru!... Ya merru!... Kafkef, gölge harâmilerine bir selam çak!...
Abile patladı, demlenir simam, nüşinrevan'dan handan ummam ben.
Ahu-yi felek mum, ben şamdan. Düşmez kalkmaz bir Allah'tır uyan!...
Verse 2:
Sago sus!... Husus derin çukurda içine sin, pusu kuran huşû içinde gözlerinde kin belirgin.
Vay senin şu kindar halin. Hin planların var hin. Cenin büyüdü savaşa girdi silahlarımı bana verin.
Yardan sarkıttığın dostlarından kaçının ipini tuttun? Onlar güldü, sen somurttun. Kalbinde kaç gül kuruttun?
Hatıralarından yüzde kaçını unuttun? Senin adını anmamak şartıdır dostluğumun.
Rapten olma gökyüzünün güneşi sago bu benim yüzüm. Gölgeme sığınır manâ özüm, hicran çölüne düştüm.
Yüz pınar yaş akıtsın gözüm. Kendi başıma öğrendim, kendim büyüdüm. Dudaklarımla gömdüm.
Sanma şahım herkesi sen sadıkâne yâr olur. Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur.
Sadıkâne belki ol âlemde serdâr olur, yâr olur ağyâr olur serdâr olur didâr olur[/color]